LinkWithin

Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin

8 Nisan 2009

DİSLEKSİ - ÖĞRENME BOZUKLUĞU

Öğrenme Bozukluğu

Öğrenme bozukluğu dinleme, konuşma , okuyup yazma, muhakemede bulunma ve matematik işlemleri yapma yeteneklerinin elde edilmesi ve kullanılmasında önemli zorluklarla beliren bir bozukluktur.

Okuma becerisinde bozukluğa (doğru okuyamama, yavaş okuma gibi) disleksi adı verilmektedir.Bu duruma ek olarak, konuşmada gecikme, dil becerilerinde sıralamada, sağ-sol ayrımında bozukluk ile birlikte görülebilen bir psikiyatrik sorundur. Çocuklar yaşıtlarına göre bu özellikler açısından daha zayıf kalırlar.

Çocuklar kelimeleri ses ya da anlamca benzerleri ile değiştirebilirler. Zeka düzeylerinde sorun olmamakla birlikte, öğrenmek için gerekli olan zihinsel organizasyon bazı açılardan yeterli değildir. Öğrenememeleri yüzünden bu çocuklar üzerine fazla gidilebilir.

Oysa izafiyet teorisini ortaya çıkaran büyük bilgin Albert Einstein, kalipso müziğinin kralı Harry Belafonte, büyük mimar, heykeltraş ve Mona Lisa’yı resim dünyasına armağan eden ressam Leonardo da Vinci, İrlandalı yazar Yeats, başta “Düşünen adam”olmak üzere pek çok önemli eserin sahibi heykeltraş Rodin, şarkıcı ve sinema oyuncusu Cher disleksili ünlüler arasındadır.

Toplumda ortalama olarak, % 2-10 arasında görülmekte olup, okul çağındakilerde % 4 oranında görülmektedir. Erkek çocuklarda kızlara göre 3-4 kat daha sık gözlenmektedir. Nedeni kesin olarak bilinmemekle birlikte beynin sol yarım küresindeki bazı anormallikler ve beyin ön lobundaki konuşma merkezlerindeki sorunlarla ilişkili olabileceği düşünülmektedir. Ayrıca başka bir görüşe göre bebeğin anne karnında kanındaki testesteron düzeyi bozukluğu ile ilişkili olabileceği bildirilmektedir.

Okuma bozukluklarında 15. kromozomdaki sorunların bu durumdan sorumlu olabileceği de bir başka hipotezdir.Doğum öncesi annenin geçirebileceği enfeksiyonlar, ilaç alımları ve yetersiz beslenmesi; doğum esnasında ya da sonrasında görülen bazı sorunlar ( zor doğumlar, kordon dolanması, plasenta-kordon bozuklukları, doğum travmaları, bebeğin doğumdan sonra uzun süre nefessiz kalması, erken doğum, düşük ağırlıklı doğum, annenin hamileliğinde gebelik toksemisi denen rahatsızlığı geçirmesi, bebekte uzayan sarılık-hiperbilirübinemi- gözlenmesi, tekrarlayan kulak iltihapları, menenjit, ensefalit ve kansızlık ) da bu duruma eşlik edebilmektedir. Ayrıca kalıtsal da olabilmektedir.

Okuma ve öğrenme bozukluklarında % 75’ in üzerinde bir oranda bu tür sorunlardan birine rastlanmaktadır. Yapılan testlere göre bu çocukların % 90’ında dil becerisinde bozukluklara ve bu orandan bir miktar daha fazlasında konuşma,dil ve işitme fonksiyonlarında bozulmalara rastlanmıştır.

Dislekside sık rastlanan bulgular:

Okuma bozukluğu olan bu çocukların konuşma akıcılıklarında bozukluk, kısıtlı sözcük dağarcığı, uygun sözcüğü bulma, kavramlarda bozukluklar ( “yarın geldim, dün geleceğim” gibi) ve gramer sorunları olabildiği gözlenmiştir. Kendi kendini yönetebilme, toplumsal etkileşime girebilme ve çevresel algılama da sorunlar yaşanabilmektedir.Sözcükleri öğrenme ve hatırlamada sorunlar yaşama, bazı harfleri ayna görüntüleri şeklindeki benzerleri şeklinde kullanma ( örneğin 6 yerine 9; b yerine d ya da u yerine n gibi) bazı sayıların yerine ayna görüntüleri şeklini kullanma (38 yerine 83 gibi)görülebilmektedir.

Yalnız dikkat edilmesi gereken şey bu türden ayna görüntüsü stilinde yazı yazmanın, yazmayı öğrenirken başlangıçta her çocukta görülebileceğidir. Ancak bu normalden daha uzun sürerse disleksiye ait bir özellik haline gelir. El yazısında bozukluk,yazım hataları, bazı hecelerde ses hataları yapmak ve elleri kullanmada beceriksizlik de görülebilmektedir.Bu bozukluğa matematik öğrenme bozukluğu ( diskalkuli) ve diğer öğrenme bozuklukları ( yazı yazma sorunları-disgrafi gibi) da eşlik edebilmektedir. Ayrıca dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, davranım bozuklukları ve depresyon da bu durumla bir arada bulunabilmektedir. Sosyal beceriler yaşıtlarına göre daha zayıftır.

Disleksili çocuğun yaşadıkları ve hissettikleri:

“İstediğim ve alıştığım halde bir türlü doğru okuyamıyorum,yapamıyorum, ben akıllı değilim, bana arkadaşlarım aptal diyor, annem okuyamazsam beni tamircinin yanına vereceğini söylüyor, beni sevmiyorlar” şeklinde düşünebilen bu çocuklar çocukta aşağılık komplekslerine, kendini sevmemeye yol açabilmektedir.

Kimsenin kendisini gerçek anlamda anlayamadığını düşünür. Her yaptığının yanlış olabileceğini düşünerek, bildiği ve doğru yaptığı şeylerden de kuşku duyar hale gelebilir. Anne baba ve öğretmenlerinin kendisini başkaları ile kıyaslaması ve sonuçta kendisinden beklenenleri hemen verememesi nedeniyle öfkelidir. Hem çevresindekilere hem de kendisine. Duymak ve bilmek istediği şey aslında arkadaşları gibi akıllı olduğu ancak daha yavaş öğrenebildiği ama muhakkak öğrenebildiği gerçeğinin kendisine anlatılmasıdır. Bir takım toplumsal becerileri kazandıkça kendine olan güveni artar.

Disleksili ailelerin hissettikleri:

Bu rahatsızlığı olan çocuk sahibi anne ve babalar kendilerini, ailelerini ya da doğum ekibini suçlayabilmektedirler. Bazı durumlarda suç öğretmenlerde aranarak sınıf ya da okul değişiklikleri yapılabilmektedir. Ebeveyn çocuğun bu güçlükleri nedeniyle çocuğu okuldan alabilmektedir. Anne ya da baba depresyona girebilmekte, durumu kabullenip tedaviye başvurmamakta, toplumsal hayattan geri çekilebilmektedirler.

Tedavi:

Tedavide önemli olan çocuğun durumunu anlayabilmek ve bu duruma uyum sağlayabilmektir. Ailenin eğitimi ön planda gelir. Çocuğa yönelik olarak sosyal beceri kazandırma, destekleyici terapi ve gereğinde ilaç tedavisi uygun bir yaklaşımdır.

www.bolbilgi.com 'dan faydalanılmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

okuYORUM :)