LinkWithin

Related Posts Widget for Blogs by LinkWithin

30 Eylül 2011

ÜÇ İNSANI ASLA.....

‎3 İnsana asla İnanma :
Koç , Yay , Balık , Onlar Bencildirler.

3 İnsanı asla Kırma :
Boğa , Yengeç , Oğlak , Onlar dürüst ve gerçek aşkı arayanlardır.

3 İnsanın asla gitmesıne izin verme :
Başak , Terazi , Akrep , Sır saklayabilirler ve gözyaşlarını görürler.

3 İnsanı asla Kaybetme :
Aslan , İkizler , Kova , Onlar gerçek Dosttur... Sende kendi burcunu yazarmısın....

Buda yazılanlara inanırmısın ?

YENGEÇ.... :)

İlkokula Yardımcı Site


Doğa'nın okuma yazmayı daha kolay öğrenmesine yardımcı olacak yeni bir site keşfettim. Benim gibi küçük meleği ilkokul 1.sınıfa başlayan veliler için ideal bir kaynak.
Paylaşayım dedim. Site için buraya tıkla...

Doğa'nın okulla arası iyi , tek sıkıntımız derslerin biraz fazla olması..anne elim ağrıyor,anne susadım,anne acıktım bahaneleri ile dersten arada kaçmaya çalışsada ,öğretmeninden yıldızlar almayı başarıyor teyzeleri :)

20 Eylül 2011

Yeni Dolandırma Yöntemi

BİLMEYENLER İÇİN
Benim, sizin veya onlarca kişinin kimlik bilgilerine bir şekilde
sahip olanlar, ele geçirenlerin- Organize işler bunlar-..... yeni
numarası bu.....AMAN DİKKAT...!

Ellerindeki kimlik bilgilerinle İcra Dairesine gidiyorlar..18.40 TL
başvuru harcı yatırıyorlar..
Sizin hakkınızda ...İLAMSIZ İCRA TAKİBİ başlatıyorlar...

Borç hanesine...vicdansız vicdanlarına göre akıllarına ne
gelirse yazıyorlar..
Bu 250 TL de oluyor....2500 TL de oluyor...ya da daha fazlası...

Bir zaman sonra kapınıza postacı geliyor..ve size ÖDEME
TEBLİGATINI imza karşılığı veriyor..
Açıyorsunuz okuyorsunuz...şaşırıyorsunuz...Gönderen kişiyi
tanımadığınız için...'' Kim _ki _bu '' diyorsunuz..
Arkadaşlarınıza gösteriyorsunuz ve maalesef size yanlış bilgi
veriyorlar..
'' Boş ver abi...yanlışlık yapmışlardır..madem ki
tanımıyorsun yırt at '' diyorlar...

Yırtıp atıyorsunuz kağıdı...İş bitti zannediyorsunuz ama....
İŞ DAHA YENİ BAŞLIYOR..!

İtiraz süreniz 1 hafta....O zaman zarfında hiçbir şey
yapmazsanız...Borcu kabul etmiş oluyorsunuz..!!
Ensenize biniyorlar...Ödemezseniz o suratsız haciz memuru
kapıda..

Alır almaz,akıllılık yapıp itiraz edip elinize resmi bir belge
alırsanız...İŞLEM HEMEN DURUYOR..

Karşı taraf..Yani sahtekarlar...size karşı '' İTİRAZ
İPTAL DAVASI '' açmıyorlar..çünkü foyaları meydana
çıkmasını,tanınmalarını istemiyorlar Başka yeni bir
kurbanın peşine düşüyorlar...resmi işlem sıfırlana kadar
takip etmekte yarar var..Yani bir nevi temiz kağıdı alana kadar..

Kimlik bilgilerimiz...Yanlış kişilerin eline geçtiği zaman
başımıza gelebilecek felaketlerden birisi de bu...

Dikkat edelim...ve lütfen bu bilgiyi FW ederek başka
dostlarımızla paylaşalım...

14 Eylül 2011

VELİ İLETİŞİM FORMU

Doğa'nın sınıfı için hazırladığım Veli iletişim formunu paylaşmak istedim.Belki ihtiyaç duyan arkadaşlarımız olur.

13 Eylül 2011

Bu yazı hoşunuza gitmeyecek :( alıntıdır.

AŞAĞIDA okuyacağınız satırlar pek hoşunuza gitmeyebilir. Kendinizi kötü, hatta rahatsız hissedebilirsiniz. “İyi de, ne yapacağız” diyebilirsiniz. Çünkü ben de aynen sizin söylemeniz muhtemel bu cümleyi söyledim, aynen bu yazdıklarım gibi hissettim. Yine de sizleri sevdiğim için, bunları yazmak zorundayım.

Önceki gün, bir yakınımın ameliyatı için, Türkiye’nin önemli hastanelerinden birindeydim. Ameliyat sonrası, alanında Türkiye’nin değil, dünyanın en iyilerinden biri ve çok da eski dostum olan doktorumuz geldi. Ameliyatla ilgili bilgi vermek üzere. Konuşurken, önümdeki masada duran “pet” şişeyi alıp açtım ve bardağıma su doldurmaya başladım. Profesör doktor uzandı. Elimden pet şişeyi aldı. Suyu doldurduğum bardağı aldı. Görevliyi çağırdı. Pet şişeyi çöpe atmasını, bardağı da lavaboya boşaltmasını söyledi. “Benim dolabımdan cam şişede bir su getirin” dedi.

“Ne oldu hocam, sular zehirli de bizim haberimiz mi yok” dedim şaşkınlıkla. “Keşke zehirli olsa. Panzehiri olur, ilacı olur. Bunlar zehirden beter” dedi ve anlattı. “Son yıllarda kanser olaylarında büyük patlama yaşanıyor. Çok ileri yaşlarda ortaya çıkması gereken bazı kanser türleri, çok erken yaşlarda görünür oldu. Yaşlılarda görülecek lenfomalar, gencecik insanlarda peydahlanıyor. Kemik kanserleri, kemik iliği tümörleri sık sık karşımıza çıkıyor.” “Biliyoruz hocam. Çevre koşulları, hormonlu gıdalar. Her şey kanserojen” dedim. “Evet” dedi. “Bu pet şişeler hepsinden daha kanserojen.” “Bütün dünya kullanıyor” dedim. “Medeni ülkeler giderek daha az kullanıyor” dedi. “Bu pet şişelerdeki sular 2 haftadan uzun süre şişede kaldığı zaman, şişenin içindeki zararlı maddeleri çözüyor ve suya karışmasına neden oluyor. Bunlar hücre yapılarına çok ağır zararlar veriyorlar. Her gün yavaş yavaş bozuyorlar.

Eğer iki haftalıktan daha yeniyse bunun içindeki su, iç. Ama iki haftalıktan daha eski ise içme.” Hemen önümdeki açılmamış pet şişeyi aldım. 2 aylıktı ve son kullanma tarihi olarak 10 ay sonrayı gösteriyordu. “Bu şişeler kısa süreli saklama için uygun. Ama uzun süreli saklamalarda çok zararlı.” “Peki ne yapacağız?” dedim. “Cam şişe kullanacağız. Cam şişede su alacağız. Her türlü gıdayı cam şişe içinde talep edeceğiz.

Hem çevreye daha az zararlı, hem de sağlığımıza.” “Maliyeti yüksek ama” dedim. “Kanserin tedavi maliyeti daha mı düşük? Aksine çok daha yüksek. Bütün hayatın boyunca cam şişe kullansan, bir kanser tedavisinin onda biri maliyeti bulmaz. Artık kanserleri büyük ölçüde tedavi edebiliyoruz ama yüksek maliyetli oluyor. Hastayı da harap ediyor.” “Hadi küçük şişeleri cam şişede hallettik, ya damacanaları ne yapacağız.

Onlar da pet benzeri bir madde değil mi?” Profesör doktor daha da kötü konuştu. “Oradaki sorun daha büyük. O damacanalar birden fazla kez kullanılıyor. Ve onları temizlemek için, deterjanla yıkanıyor genelde. İçinde kalan deterjanı temizlemek için en az üç damacana su kullanmak gerek. Sen o damacanaların üç damacana suyla yıkandığını düşünüyor musun?” diye sordu. “Düşünmüyorum” dedim. “Demek ki damacanadaki suyla birlikte deterjan da içiyoruz” dedi. Çocukluğumu hatırladım. İstanbul’da hasıra sarılmış cam damacanalar içinde Beykoz’dan gelme sular satılırdı. “Eskiden vardı cam damacanalar” dedim.

“Talep edelim yine olur. Cama dönmekten başka çare yok. Yoksa her gün kendimizi bile bile öldürüyoruz. Sigara içme kanser olursun kampanyaları yapılıyor. Bunların yanında sigara masum kalır” dedi. İçim karardı doğrusu. Ama artık eve pet şişe sokmama kararı aldım. Bu kararı da sizinle paylaşmam gerektiğini düşündüm. Hepimizin çocukları için.

12 Eylül 2011

İlkokul da İlk Gün :)




Ve bismillah diyerek İlkokul günümüze başlayıp,tamamladık.
Bütün meleklerimiz için başarı dolu bir eğitim yılı olur umarım.
Öğretmenimiz Erol beyi çok sevdik umarım tüm eğitim hayatı boyunca öğretmenini sevgi ile anarız :)
Heyecandan gece 4 de uyanan kurbaam epey yoruldu kitaplarını ve defterlerini kapladık :)
Özenle çantamıza yerleştirdik , yarını iple çekiyoruz ,bu istek hiç bitmez umarım :)
Doğa'yı hipoglisemi problemi yüzünden eve 5dk.mesafede olan okula yazdırdım.
Orada görevli olan öğretmen arkadaşım , okulu , müdürünü ve Doğa'nın öğretmenini anlata anlata bitiremedi.

Umarım beni utandırmaz :)

9 Eylül 2011

Ben 8 kilomu demiştim :) 10 Kilo nasıl zayıfladım :))

Ne yapayım kendime dur diyemiyorum :)
Arkadaşlar hala Canan Karatay Efendigil'lin kitabını almadıysanız lütfen alın.
İşe yarıyor diyorum :)

EYLÜL 2011 - CİCİCEE Takvimi

Ben buzdolabımın üzerin de sergilemeye devam ediyordum takvimleri ama blogda paylaşma fırsatım olmamıştı. Karşınız da 2011 Eylül Cicicee takviminizin revize edilmiş hali ;)

Çocuğunuz İlkokula Başlıyor…

Doğa'nın okula başlaması nedeni ile bu konuda araştırmaları hızlandırmıştım. O yazılardan birini paylaşmak istedim...
.................................

Çocuğunuz yedi yaşına mı geldi? O zaman önemli bir dönemdesiniz demektir. Artık çocuğunuz ilkokula başlayacak. İlkokula başlamadan önce pek çok çalışma yapılması gereklidir. Ama burada dile getirmek istediğimiz konu, ilkokula başlarken ve başladıktan sonra nasıl bir yaklaşım benimsememiz gerektiği ile ilgilidir.

Önemli konulardan birisi de şudur; çocuğunuzu yaşı gelmeden, erkenden ilkokula başlatmaya çalışmayın. Ebeveynlerin tutumu genelde çocuklarını ilkokula erken başlatma eğilim göstermektedir. Çabuk çabuk okusun, erken erken okulu bitirsin, diğerlerinden önde olsun diyerek çok temel bir hata yapılabilmektedir. Oysaki, ilkokul programı yedi yaş çocuğunun zihinsel ve duygusal gelişimi dikkate alınarak hazırlanmıştır.

Bu durumla ilgili bir senaryo yazalım. Böyle bir senaryo yazmamız durumla ilgili bir öngörü geliştirmemiz için faydalı olabilir. Berk, altı yaş iki aylık bir erkek çocuğudur. Anaokuluna bir yıl gitmiştir. Artık hazırlık sınıfına gidebilecek yaştadır. Ancak anne ve baba Berk’in erkenden ilkokula gitmesine karar vermiş ve yakın bir özel okulun ilkokuluna kayıt ettirmişlerdir. Berk büyük bir neşeyle okula başlamış ve hemen arkasından da öğretmen okuma yazma ve matematik faaliyetlerini uygulamaya, ders programına uygun bir şekilde başlamıştır. Berk ilk verilen seslerin ardından yenileri geldikçe, ödevler verilmeye başlandıkça, arkadaşları kadar başarılı olamadığını, öğrenme sürecinde büyük sıkıntılar çektiğini fark etmiştir. Evde anne, Berk’in başarılı olması için ders çalışma süresini uzatmış ve oğluyla arasında çatışmalar başlamıştır (anneler, anne olduklarını unutmamalı, çocuklarının öğretmeni olmadıklarını hatırlamalılar).

Soru: Siz çatışmalar ve gerginlikler yaşadığınız iş yerinizde neler hissedersiniz?

On aylık bir yaş farkı görünüşte önemli gibi görünmeyebilir. Bunun ne kadar önemli olduğunu gösterebilmek için basit bir matematiksel bir hesaplama yapalım: Berk, altı yaş iki aylıktır. Bu demektir ki, yetmişdört aylık bir çocuktur. Yani dünya üzerindeki varlığı ve gelişimi ancak bu süre kadardır. Şimdi on aylık sürenin yetmişdört aylık bir çocuğun gelişim süreci içindeki oranına bakalım: %13,5’dur. Acaba bu on aylık süre içinde neleri yapabilir hale gelebilir?

Kendi çocukluğunuzu bir düşünün. Sizden bir yaş büyük bir arkadaşınız belki olmuştur. Onunla birlikte oynadığınız oyunları düşünün. Kim daha çok yenerdi, kim daha çok zorlanırdı...

Okuma yazma öğrenimi, önemli bir dönemeçtir. Aynı zamanda da göz önünde olan bir süreçtir. Bütün yakınlar ve tanıdıklar “okumayı söktü mü?” diye sorarlar. Okumakta sınıftan biraz geri kalmaya başladı mı, panik baş göstermesi çoğu zaman kaçınılmazdır.

Çocuğunuzun kaygı düzeyi yükseldikçe öğrenim yaşantısı sekteye uğramaya başlar. Bu da önemli bir noktadır. Kaygı düzeyi ile öğrenme başarısı arasında ters orantı vardır. Çocuk, eğer denemiyorsa öğrenmesi mümkün olamamaktadır. Denemesi, denemelere girişmesi, sorulara cevap vermek için uğraşması gereklidir. Yanlış cevap vermekten çekiniyorsa, doğru cevap verdiğinde takdir görmüyor, yanlış cevap verdiğinde eleştiriliyorsa denemelere girişmekten kaçınması da mümkündür.

Berk, okumayı zor ve daha çok zamanda öğrenmiş olsun. Erken okula başlayan Berk’in, bir de öğrenme problemi olduğunu düşünelim. Bu yaşına kadar gözden kaçmış ya da görmezlikten gelinmiş olsun (sıklıkla karşılaştığımız bir durumdur). Berk, annesiyle ödevini yaparken, annesi ondan bir hikâyeyi okumasını istemiştir. Berk, okuma sırasında hecelerden bazılarını atlamıştır. Belki de, bir satırı okumayıp bir alt satırdan devam etmiştir. Bu tür hataları sıklıkla yaptığını da düşünelim. Bu durumda Berk, okumadaki zorluklarını halledebilmesi için çalışması yani denemelere girişmesi gereklidir. Anne (ya da Berk’i çalıştıran kimse), Berk böyle okudukça “ne biçim okuyorsun, görmüyor musun?” türünde karşılık vermektedir. Berk için her okuma ödevi bir işkenceye dönüşmemiş midir?

Berk, arabada babasıyla giderken, babası ona matematik ile ilgili sorular sormak istemiştir. Berk bu durumdan kaçınabilmek için elinden geleni yapmıştır. Çünkü, Berk sorunun cevabını bilemediğinde bir de üst üste hatalar yaptığında babası onu azarlamaktadır. Berk böyle bir durumda kaygılanmakta, aptal gibi olmaktan ve böyle görünmekten kaçınmak için elinden geleni yapmaktadır. Berk’e nasıl davranılmalıdır?

Çocuğunuz öğrenmek için denemeler yapmalıdır. Bunu sağlayabilmenin önemli bir adımı da, yanlışlar ve doğrular karşısında verdiğimiz tepkilerden geçer. Hangi tepkileri göstermemiz gerektiğini, nasıl davranmamız gerektiğini nasıl bileceğiz? Kısa ve net bir şekilde yanıt verelim: Çocuğunuz doğru yaptığında ödüllendirin (aferin gibi…), hata yaptığında ise ona doğruyu hemen söyleyin. Cevap veremiyor ve bekliyorsa doğru cevabı yine siz verin (yeteri kadar süre tanıdıktan sonra). Yanlışa odaklanmayın. Hatta yanlışın üzerinde hiç durmayın, doğru cevabı söyleyerek geçin. Sizin beklemenizi istiyor ve düşünüyorsa siz de onu bekleyin. Durumu örnekleyelim: Berk, bir kelimeyi yanlış okur, annesi bir daha bakmasını ister ve Berk’e kelimeyi kendisi okur, Berk’in tekrarlamasını ister. Yanlışı vurgulamaz, bu böyle okunmaz gibi gereksiz ayrıntılarla zaman kaybetmez, Berk’i kaygılandırmaz. Berk tekrarladıktan sonra çalışmaya devam edilir.

Buraya kadar önemli birkaç başlığımız vardı: Okula doğru yaşta başlamak, kaygı, doğrular ve yanlışlar karşısında doğru tepkiler vermek.

Annelerin ve babaların anlamaları ve içselleştirmeleri gereken diğer bir konu da; öğretimin zamana yayılarak yapılmasıdır. Çocuğunuza, yeni öğrenme yaşantıları karşısında zaman tanımalı, öğrenmeye yeteri kadar zaman ayrılmalıdır. Bir seferde konunun hepsini çalışmak yerine, çalışma süresini çocuğunuzun dikkat süresine göre parçalara ayırın. Bir saat yerine iki yarım saat çalışın. Arada ise oyun oynamak gibi etkinliklerde bulunun. Öğrenme sadece masa başında olmaz ve olmamalıdır. Örneğin; tek basamaklı sayılarla toplama öğretmek, çarpım tablosunu ezberletmek mi istiyorsunuz? Arabada giderken, yolda yürürken çocuğunuza bunları öğretmek için nasıl davranmanız gerektiğini de öğrenmelisiniz. Hangi ebeveyn dersleri daha renkli hale getirmek için kitaplardan ya da internetten bilmeceler, fıkralar öğrenmiştir? Bunları ders sırasında, örneğin; matematik soruları arasında biraz dinlenmek, gülmek için kullanmıştır? Bunlar sizce zaman kaybı mı? Neden ders çalışmak sıkıcı olmak zorundadır ki?

Birinci adım olarak kabul edilebilecek aşamaya geldik. Çocuğunuzun odası var ya da yok. Ama odanın ya da ders çalışma köşesinin iyi hazırlanmış olması gereklidir. Bir iki püf nokta belirtilebilir. Temel kurallardır bunlar: çalışma masası salon masasında olmamalı, çalışılan masada yemek yenilmemeli, masanın etrafında uyaran fazlalılığı olmamalıdır gibi…

Bir başka önemli konu da; çocuğunuzun günlük ve haftalık programının yapılmasıdır. Okuldan eve geldiğinde ne yapacak, akşam ne zaman yatacak, sabah ne zaman kalkacak, televizyon ne zaman seyredecek gibi… Hafta sonu nereye gidebilir, ne yapabilir, ne yapmak istemektedir gibi… Bütün bunları belirlemek gereklidir. Alışkanlıklar kazanılana kadar düzen bozulmadan sürdürülmesi gereklidir.

Buradan başladığımız yere geri dönelim. Çocuğunuz okuma yazma öğrenme aşamasında nasıl davranmalıyız, nasıl okuma yazma öğretmeliyiz? Belirtilmesi gereken önemli bir nokta; okumada ve yazmada zorluklar diğer çocuklar ile kıyaslandığında fazla ise, aritmetik, sıralama, organizasyon gibi becerilerde gerilikler varsa, çalışma esnasında çatışmalar yaşanıyorsa, ödevler saatlerce sürüyorsa… bir uzmana başvurmak gereklidir.

Çocuklarınız bu yıl başlayan ses yöntemiyle okuma öğrenmekte ve el yazısı yazmaktadır. Ses yönteminde adım adım gidilmeli, kısa süreli sık çalışmalar yapılmalıdır. Çalışmayı zamana yaymak gereklidir. Yukarıda belirtilen hususlar burada da geçerlidir. Bu aşamada eleştiriden kaçınmak, bol bol egzersiz yapmak, egzersiz yaparken doğru ve yanlışa nasıl tepki vereceğimizi gözden kaçırmamak, gerginlik yaratmamak, çocuğunuzu sınıftaki arkadaşlarıyla yarış halinde olduğu izlenimi uyandırmamak gereklidir.

Pratik öneriler :

• Okumakta zorlanıyorsa, önce siz okuyun.
• Yazmakta zorlanıyorsa, önce gösterin (gerekirse elinden tutun!).
• Öğrenilecek konuyu küçük parçalara ayırın ve adım adım gidin. Birinci adımı yapmadan ikinci adıma geçmeyin.
• Hafıza kartları (ikiz kartlar) kullanarak çalışmayı oyunlaştırın.
• Çalışmakta oldukları heceleri içeren ve gün geçtikçe gelişen bir hece defteri oluşturun.
• Heceler için farklı renkler kullanın.
• Heceler arasında geçişleri dikkatli yapın, bunun için öğretmen ile teması kesmeyin.

İlkokullu kızım...

Artık büyüdü benim minik meleğim..
Pazartesi günü benim meleğim ilkokula başlayacak teyzeleri...
O kadar heyecanlı ki..
O kadar mutlu ki..
Sadece heyecanlı ve mutlu olan o değil elbet..
Ben de en az onun kadar heyecanlıyım, yeni bir döneme başlayacak olmanın heyecanını yaşıyoruz kurbaamla..

Hazırlıklar tamamlandı..
Oryantasyon haftası olacak bir hafta..
Yeni arkadaşları ile kaynaşacak..

Umarım tüm meleklerimiz için verimli bir eğitim yılı olur..
Kim bilir belki yılın ortasın da benim minik kurbamm kendi postlarını yazmaya başlar teyzeleri...

Güzel Bir Fırsat....




Çok almak ve az para harcamak mı istiyorsunuz? O zaman sizin için güzel bir haber olucak. Grup
Satın Alma Sitelerinin ve Özel Alışveriş Kulüplerinin Günlük Kampanyaları artık TEK bir noktada
sizlerle.

Nerede mı?

Tabiki burada

Şehrinizdeki çılgın fırsatları ve indirimleri kaçırmayın. Şehrinizdeki tüm sosyal aktivitelerden en
az %50 indirimlerle yararlanın. Artık sizde çok alın ama az harcayın!

Özel Alışveriş Sitelerinin ve Fırsat Sitelerinin tüm kampanyalarını TEK bir yerden takip edin.
Artık hergün bütün alışveriş ve fırsat sitelerini dolaşmanıza gerek yok, en iyi fırsatlar ve
kampanyalar BİR YERDE: indirimlr.com

Tatil fırsatları, restaurant, eğlence, aktivite, eğitim fırsatları, sağlık ve güzellik fırsatları, sevdiğiniz
markaların indirimli ürün satışları ve daha neler neler...hepsinden %90'a varan indirmlerle
faydalanın.