ANLAT BABA” KİTAP PROJESİ
Anlat Baba Kitap Projesi, engelli çocuğu olan babaların, yaşam şartlarını gün yüzüne çıkarmak ve buradan yola çıkarak hayatı onlar için yaşanılır kılacak yeni uygulamaları teşvik etmek amacıyla, Sevgi Toplumu Derneği ve Saygı Özel Eğitim Okulu tarafından uygulanmıştır.
Anlat Baba Kitap Projesi, engelli çocuğu olan babaların, yaşam şartlarını gün yüzüne çıkarmak ve buradan yola çıkarak hayatı onlar için yaşanılır kılacak yeni uygulamaları teşvik etmek amacıyla, Sevgi Toplumu Derneği ve Saygı Özel Eğitim Okulu tarafından uygulanmıştır.
Merhaba Ozan,
İyi ki varsın, iyi ki ailemizdesin ve ben iyi ki senin
babanım .
İnsan ilk çocuğunu beklerken çok daha heyecanlı oluyor,
ne de olsa ilk göz ağrısı. Sen de bizim ilk göz ağrımız ,
minik kuşumuzdun 1988’de doğduğunda. Şimdi minik
kuşluğundan eser kalmadı ama olsun.
Senin özel bir çocuk olduğun bize ilk kez Didim’de
söylendi. Senin bir kromozomun fazlaymış, herkeste 46
olurken sen de 47 olabilirmiş. Bu senin ilerideki gelişi -
minde diğer çocuklara göre farklılarıklar yaratabilirmiş.
söylendi. Senin bir kromozomun fazlaymış, herkeste 46
olurken sen de 47 olabilirmiş. Bu senin ilerideki gelişi -
minde diğer çocuklara göre farklılarıklar yaratabilirmiş.
Sen Down Sendromlu olabilirmişsin, zeka yönünden de
gerilikler taşıyabilirmişsin… Bunları TKİ Kampındaki
doktor amca söyledi bana, seni ateşin için götürdüğü -
müzde. Annenin dışarıda beklemesini istemişti bunları
söylerken.
İnsan bilmediği bir şeyle karşılaşınca dünyası darma -
dağın oluyor, şaşıyor. Olmaz diyor, neden diyor, yanlışlık
vardır, asla, diyor… Bilinmezin verdiği korku diyebi -
liriz buna. Senin gerçek tanın Hacettepe Üniversitesi Ço -
cuk Hastanesindeki Genetik Bölümünde konuldu. Seni
etiketlediler. Sende Trisomi 21 vardı ve sen artık bir Down
Sendromluydun. Sen etiketlerin dışında bir bireysin.
Kendi gelebileceğin yerlere kendi tırnaklarınla kazıyarak
geldin. Sen mutlu birisin ve bu mutlulukta payımız ol -
duğu için de onur duyuyorum.
11 Ocak 2007 günü, yaş günün nedeniyle bir sitenin
forumuna şunları yazmıştım:
Ozan ULUSOY... İyi ki varsın oğlum, iyi ki
benim oğlumsun, iyi ki senin babanım... Nice
yıllara …
Ozan ULUSOY'un 19. yaş ını kutluyoruz...
İyi ki doğdun Ozan, bulunduğun her ortama, çev -
rene ve dünyaya renk kattın. Yaşantımızı zen -
ginleştirdin. Engelli bir bireyle yaşamanın zor -
luklarını yaşayan diğer anne babalara da örnek
oldun, umutlarını artırdın. Mutluluğu tanımla -
ma biçimine ise hayran bıraktın. Baban olarak
bana dünyada hiçbir şeyin yaşatamayacağı mut -
luluğu "Babalar ve Oğulları" adlı programda ya -
şattın, gururlandırdın. Seni çok seviyor ve senin -
le gurur duyuyoruz.
Sana armağan olarak fotoğraflarından olu -
şan bir albüm hazırladık. Dolu dolu geçen 18 yıl . . .
"Rivayet sanılır belki" Sana ve bize emeği geçen
herkese teşekkür ediyoruz.
Engelli -
lerin ille de çok şeyler başarması, kahraman ol -
ması da gerekmiyor. Özel çocuğa sahip anne baba -
lar olarak genelde kırılganız, belki karamsarız...
Bizler de bu dünyadan geçiyoruz.
Bizler de iyi olacağız ki, duyarlı donanımlı
olacağız ki çocuklarımız için daha iyi bir şeyler
yapabilelim... Çocuğumuz için kendimizi ada -
mak mı?
Bilemem, çocuğumuz da biz de kendi payımı -
za düşen acılarımızı yaşayacağız. Ben anne baba -
ların da kendilerini ihmal etmemelerini diliyo -
rum.
Sıradan güzel insan olabilme uğraşının da
anlamı var... Varsın zaman zaman anlaşılmaya -
lım, nasıl olsa anlayan birileri de çıkar değil mi?
Biz kendimizi anlayalım, kendimizi sevelim ve
saygı duyalım . . .
Ozan'ın TV de ki mutluluk tanımı; “Mutlu -
luk, taşı toprağ ı sevmekdir. İnsanın kendinden
başlar bence mutluluk. İlk önce Atatürk’ün çocu -
ğu olduğumuz için mutlu olmamız lazım”
Övünüyor muyum, evet elbette övünüyorum.
Bir baba olarak bundan daha fazla ne beni gurur -
landırabilirdi ki?
Katkım varsa çocuğumun yetişmesinde izin
verin de azıcık o keyfi yaşayayım.
Ben Ali Ulusoy 'um, Ozan'ın babasıyım. Evet
ne mutlu bana ben hem Barışı'ın hem de Ozan' ın
babasıyım.
Seninle yaptığımız yolculuklar, kendine özgülüğün,
esprilerin, yaşama değer katman, yaşamımızı zenginleştirmen
ne kadar anlamlı bir bilsen.
Tavlada seni yeniyorum diye kız mıyorsun değil mi?
İlköğretim okulunu, matbaa bölümünde çıraklık bölümü -
nü başarı ile tamamladın ve sonra da kalfa oldun. Ama
sen benim yaşam ustalarımdan birisin.
Allah her Down Sendromlu çocuğu olan
aileye senin gibisini nasip etsin.
gerilikler taşıyabilirmişsin… Bunları TKİ Kampındaki
doktor amca söyledi bana, seni ateşin için götürdüğü -
müzde. Annenin dışarıda beklemesini istemişti bunları
söylerken.
İnsan bilmediği bir şeyle karşılaşınca dünyası darma -
dağın oluyor, şaşıyor. Olmaz diyor, neden diyor, yanlışlık
vardır, asla, diyor… Bilinmezin verdiği korku diyebi -
liriz buna. Senin gerçek tanın Hacettepe Üniversitesi Ço -
cuk Hastanesindeki Genetik Bölümünde konuldu. Seni
etiketlediler. Sende Trisomi 21 vardı ve sen artık bir Down
Sendromluydun. Sen etiketlerin dışında bir bireysin.
Kendi gelebileceğin yerlere kendi tırnaklarınla kazıyarak
geldin. Sen mutlu birisin ve bu mutlulukta payımız ol -
duğu için de onur duyuyorum.
11 Ocak 2007 günü, yaş günün nedeniyle bir sitenin
forumuna şunları yazmıştım:
Ozan ULUSOY... İyi ki varsın oğlum, iyi ki
benim oğlumsun, iyi ki senin babanım... Nice
yıllara …
Ozan ULUSOY'un 19. yaş ını kutluyoruz...
İyi ki doğdun Ozan, bulunduğun her ortama, çev -
rene ve dünyaya renk kattın. Yaşantımızı zen -
ginleştirdin. Engelli bir bireyle yaşamanın zor -
luklarını yaşayan diğer anne babalara da örnek
oldun, umutlarını artırdın. Mutluluğu tanımla -
ma biçimine ise hayran bıraktın. Baban olarak
bana dünyada hiçbir şeyin yaşatamayacağı mut -
luluğu "Babalar ve Oğulları" adlı programda ya -
şattın, gururlandırdın. Seni çok seviyor ve senin -
le gurur duyuyoruz.
Sana armağan olarak fotoğraflarından olu -
şan bir albüm hazırladık. Dolu dolu geçen 18 yıl . . .
"Rivayet sanılır belki" Sana ve bize emeği geçen
herkese teşekkür ediyoruz.
Engelli -
lerin ille de çok şeyler başarması, kahraman ol -
ması da gerekmiyor. Özel çocuğa sahip anne baba -
lar olarak genelde kırılganız, belki karamsarız...
Bizler de bu dünyadan geçiyoruz.
Bizler de iyi olacağız ki, duyarlı donanımlı
olacağız ki çocuklarımız için daha iyi bir şeyler
yapabilelim... Çocuğumuz için kendimizi ada -
mak mı?
Bilemem, çocuğumuz da biz de kendi payımı -
za düşen acılarımızı yaşayacağız. Ben anne baba -
ların da kendilerini ihmal etmemelerini diliyo -
rum.
Sıradan güzel insan olabilme uğraşının da
anlamı var... Varsın zaman zaman anlaşılmaya -
lım, nasıl olsa anlayan birileri de çıkar değil mi?
Biz kendimizi anlayalım, kendimizi sevelim ve
saygı duyalım . . .
Ozan'ın TV de ki mutluluk tanımı; “Mutlu -
luk, taşı toprağ ı sevmekdir. İnsanın kendinden
başlar bence mutluluk. İlk önce Atatürk’ün çocu -
ğu olduğumuz için mutlu olmamız lazım”
Övünüyor muyum, evet elbette övünüyorum.
Bir baba olarak bundan daha fazla ne beni gurur -
landırabilirdi ki?
Katkım varsa çocuğumun yetişmesinde izin
verin de azıcık o keyfi yaşayayım.
Ben Ali Ulusoy 'um, Ozan'ın babasıyım. Evet
ne mutlu bana ben hem Barışı'ın hem de Ozan' ın
babasıyım.
Seninle yaptığımız yolculuklar, kendine özgülüğün,
esprilerin, yaşama değer katman, yaşamımızı zenginleştirmen
ne kadar anlamlı bir bilsen.
Tavlada seni yeniyorum diye kız mıyorsun değil mi?
İlköğretim okulunu, matbaa bölümünde çıraklık bölümü -
nü başarı ile tamamladın ve sonra da kalfa oldun. Ama
sen benim yaşam ustalarımdan birisin.
Allah her Down Sendromlu çocuğu olan
aileye senin gibisini nasip etsin.
Biz seni
“insan” olarak sevdik her şeyden önce, etiket -
leri yırttık attık. Sen varsın, bireysin, anlam -
lısın.
Seni çok seviyorum oğl u m …
“insan” olarak sevdik her şeyden önce, etiket -
leri yırttık attık. Sen varsın, bireysin, anlam -
lısın.
Seni çok seviyorum oğl u m …
Ali ULUSOY / Ankara
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
okuYORUM :)