31 Ağustos 2009
ORİGAMİ İLE KALEM YAPIMI
30 Ağustos 2009
Cıvıl cıvıl digital çerçeveler..
İstediğin resimleri cebin de taşıma şansı veriyor sana ,satışı TR de varmı bilmiyorum umarım vardır :)
EVİMİZ DE DETOX YAPIYORUZ
Kravat Bağlama Şekilleri
DUASIZ ÜŞÜR YÜREKLER
Sen birine dua et!
Duasiz üsür yürekler...
Biliyor musun?..
Baskasina dua ettiginde, aslinda sen kendine dua ediyorsun!
Ne kadar çok kimse için dua edersen, o kadar çok KAZANIYOR YA DA KAYBEDIYORSUN! Çünkü melekler, Duan, rahmet ve hayr ise: " Bir misli de sana olsun, amin", Duan zulmet ve ser ise: " Bir misli de sana olsun, amin" derler...
Dua: içimizle muhasebe olunacagimiz bir SIR dir..
Bir ayine gibidir tipki, içimizi yansitir bize..
Rabb'e sunulan bir arzuhaldir dua, geri döner bize o kapilardan yüregimizce..
Hep hayra dua edenlerin, maddeten ve manen hayirlara ermesi, serre dua edenlerinse, rahmetten mahrum kalmasi bundandir iste..
Duasiz üsür yürekler bil!..
Sana bir dua eden olsun
Sen birine dua et!
Bilmezsin hangi kirik gönlün duasidir karanliklarini aydinlatan, sana ummadik kapilar açan.. Bilmezsin kimin için ettigin duadir, seni böyle ayakta tutan... Hiç üsümesin yüreklerimiz için, Dualarda bulusalim..
Daim dualasalim.
LÖSEV İYİLİKLER ÇARŞISI İÇİN ELELE...
Sevgili İçimde ki Yolculuk Blogunun yayınladığı benimse Sevgili Noengel'in blogun'da gördüğüm bu duyuruyu hemen sana da iletiyorum. Lütfen elimiz den geleni yapalım...
6 Eylül Pazar günü Cam Piramit’te, binlerce lösemili çocuğumuz ve ailesinin gıdadan temizliğe, beyaz eşyadan mobilyaya, kıyafetten kırtasiyeye kadar pek çok ihtiyacını karşılayabileceği
‘LÖSEV İYİLİKLER ÇARŞISI’ için acilen ,
1.El oyuncak ,
küçük ev aletleri ,
halı ve her yaş kız -erkek çocuk ayakkabısı ihtiyacımız vardır.
Vakıf için buraya Lösev Lösemili Çocuklar Vakfı tıklayabilirsiniz.
Sadece 1hafta kaldı sesimizi duyuralım...
Bağış yaparak destek olan firmalara bağışları karşılığında LÖSEV Bağış Makbuzu iletilmektedir. Bu sayede bağışçı firmalar, bağışlarının
% 100’ünü vergilerinden düşebilmektedirler.
İletişim Bilgileri :
Esen Ergörün
0312-447-06-60
Dahili 210
29 Ağustos 2009
TEL ŞEHRİYELİ TAVUK SALATA..
Sos olarak
nar eksisi,limon,sumak ,tuz karıstırılıp salataya eklenir..
28 Ağustos 2009
AVRUPANIN 50 BÜYÜK YALANI
Avrupanın 50 buyuk yalanı adlı kitabın yazarını SIRA DIŞI adlı program da tesadüfen izledim ,kitabın içeriği hakkın da bilgi verirken , Florence Nightingale ile ilgili bilmediğimiz gerçeklerden bahsetti.Florence Nightingale 'n İstanbul'a misyonerlik yapmak için gelen , tıp bilgisi olmayan bir kadın olduğunu ,çok basit hastalıkları bile tedavi edemediği için çok fazla ölümlere yol açtığını , hatta etrafın da ölüm meleği olarak bilindiğini anlattı.Bu konu ile ilgili hakkın da bir soruşturma bile açılmış.
Kadınların toplumda hemşirelik , bakıcılık dışın da başka işler yapmasının doğru olmadığını , kadın doktor olamayacağını savunurmuş. Kadınların oy kullanması için o zamanlar verilen mücedele de Florence Nightingale'den destek istendiğin de kadınların oy kullanmasının doğru olmadığını savunarak destek vermemiş.
Kitabın yazarı aslın da Meri Seacol adın da ki bir kadının hemşirelik mesleğinin tarihi ismi olduğunu söyledi, nedenine gelince.
Meri Seakol ingiliz bir baba ve siyahi bir anneden olma siyah tenli bir kadınmış Florence Nightingale'e kendisi ile birlikte hastalara bakmak için İstanbul'a gelmek istediğini söylemiş ancak ten rengi nedeni ile Florence Nightingale bu teklifi red etmiş.
Meri de kendi çabası ile gemiye binip İstanbul'a gelmiş , Florence Nightingale burada da aynı tavrını sürdürmüş, Meri 'de askerlere satışlar yaparak para kazanmış ve bu kazandığı paraları ,yine askerlere ilaç almak ve tedavilerini yapmak için harcamış. Yıllarca hemşirelik görevini bu şekil de sürdüren Meri'den hemen hemen hiç kimsenin haberi yok.
Bunun dışın da Osmanlı dönemin de Safiye ismin de bir hemşireden de bahsediliyor ,hemşirelik mesleğinin asıl onunla birlikte bir öenm kazandığı vurgulanıyor.Ancak Avrupayı o kadar çok gözümüz de büyütüyoruz ki kendi değerlerimize sahip çıkmıyoruz.
Okumaya değer bir kitap olduğunu düşünüyorum ..
27 Ağustos 2009
GRAPON KAĞITLARINDAN HAVUÇLAR :)
SEVİMLİ HAVA GRAFİKLERİ..
Evde ki Hesap Çarşıya Uymayınca :)
25 Ağustos 2009
Here is my dance - ŞARKI
Here is my dance
A dance I have found
For turning around
To fall to the ground
Here is my dance
It's like a ballet
But not quite the same It's
the twirly dance game
I turn round
And around
And around
And around
and around
And then
I fall down
24 Ağustos 2009
E Harfi - Şarkı
Söyledim sana :) arada ki mesafeyi kapatmak için epey çalıştım bugün :) Sırada E harfi..abim Hasanla birlikte..misafir solistimizse SUDE :)
D Harfi - ŞARKI
D harfi şarkısını bile söyledim :)
Küserim Gülenlere
D harfi olmasaydı
Diyemezdiniz dede , o cici dedenize
Dede deve davul deve
" Ç " Harfi - ŞARKI
Altındadır çengelim
Çelik çomak oynarken
Çelme takma düşerim
Çanta, çocuk ,çiçek,
Çatana, çatal, çilek
23 Ağustos 2009
Keçe ve Düğmelerin Harika Uyumu
O günden beri bende bu çalışmayı bezlerle deneyebilirmiyim diye düşünüyorum. Aşağıda gördüğün bir bileklik, ama benim niyetim evde ki düğmelerden Doğa'ya bir saçbandı yapmak :) başarabilirsem tabi :)
21 Ağustos 2009
GEZEGENLERİM VE ROKET ...
İlerleyen günler de kuzenlerinin yardımı ile bir grup çalışması yaptı , gezegenlerin etrafı yıldızlar ve bir roketle tamamlandı :)
Roket Meraklı Minik dergisinin bu ayki sayısından..
20 Ağustos 2009
PIRÇIK..
BABY FİNGER :)
RAMAZAN AYI HAYIRLI OLSUN..
Ramazan ayının ilk günü yarın , allahın izni ile bu akşam sahurumuza kalkacağız.
Bu yılda şükürler olsun ki , nefsimi terbiye etme , muhtaç , aç kardeşlerimizin çektiklerini bir nebze olsun anlama , kendi halime bir kez daha şükretme şansını verdi allahım bana.
Ramazan ayını ona yakışır şekilde yaşarsam eğer ,geçtiğimiz yıllara nazaran , daha anlayışlı , daha mütevazi ve daha yardım sever olarak yoluma devam edeceğim biliyorum.
Bu her sene tekrar eden bir öğreti aslında,her yıl biraz daha insani yönlerimizi terbiye etmemize vesile oluyor bu mübarek ay.
Kainatın yaratıcısı ve alemlerin rabbi yüce Allaha şükürler olsun ,bereketi ve bolluğu ile gelen ramazan ayını ,bol ibadet ve bol hoş görü ile geçirmek nasip olsun hepimize..
MİMLENDİM :)
İçimde ki yolculuk bizi mimledi :)
Bu mimi yanıtlamadan önce , kuralları yazalım ki , benim mimleyeceğim dostlarıma yardımcı olsun ;)
Sizi ödüllendirene teşekkür edin.
Teşekkür ederim canım :)
Sizi ödüllendirenin blog linkini yayınlayın
Yukarı da yayınladım :)
Ödülün logosunu yayınlayın
Onu da yanda yayınladım :)
7 yaratıcı blogeri ödüllendirin.
@Engelsiz Dünyam
@Bizim gibiler
@Nuur
@İnci Minci
@Etkinlik Dünyası
@Paylaşmak Çoğalmaktır
@Bora Tunç
Bu 7 bloğun linklerini yayınlayın.
Hemen üste yayınladım :)
Ödellendirdiklerinizi bundan haberdar edin.
Tamam ederim :)
Kendiniz hakkında 7 ilginç şey yazın.
Yazayım :)
1-Patatese dokunamam :) İlginç bir şey istemedin mii :))
2- Arkadaşlarıma aşkım , hayatım derim , eşim bana tuhaf tuhaf bakar :)
3- Adminlerinden biri olduğum forumu , bir gece de birisine kızdığım için kurmuşluğum vardır. :)
4-Çok çabuk alınırım , alındığımı da suratımı asarak belli ederim , şimdi sözle de ifade eder oldum yaşlanıyorum sanırım:)
5-Arkadaşlarım ilk tanıştığımız da beni kendini beğenmiş , ukala bulurlar :) bu düşünceleri beni gerçekten tanıyınca geçer " aaaaa biz nasıl bu şekilde düşündük derler " bende mutlu olurum ;)
6-Doğa ile bir gün dışarı çıkıp insan içine karışmasak canımız sıkılır , mutlaka markette olsa bir bahane bulur kaçarız :)
7-Çok çabuk ağlarım , özellikle bayramlar da yaşlılarımızın yanlızlığını anlatan reklamlar beni daha çok ağlatır , doğa da çizgi filmler de ağlıyor :)
ANNE YEMEKTE NE VAR ?
Doğa yeme konusun da hep beni yoran bir çocuk oldu . Ne sebze , ne meyve , ne de kırmızı eti kendi rızası ile yiyen bir çocuk değil. Her zaman bir yolunu bulmak ve bu yiyecekleri ona oyunlarla yedirmek zorunda kalıyorum .
Benal Büyükgebiz ve Dilek Baş'ın emeği ile hazırlanan bu kitabı da yine bu konuda sıkıntılı günlerimden birinde keşfettim.
Kitabın tanıtımı aynen şöyle....almaya değer bence..
# Sağlıklı Çocuklar bile zaman zaman bazı yiyecekleri yemek istemezler.
Bu davranış çocuğun normal büyüme sürecinin ve kimlik gelişiminin bir parçasıdır. Geçicidir.
# Üzerinde durulmadığı takdirde daha kısa zaman içinde çözümlenir. Anne öğün saatlerinde planladığı normal yiyecekleri vermeye devam etmeli ama yemesi icin ısrar etmemelidir.
# Annelere düşen sorumluluk beslenme saatlerini eğlenceli kılmaktır. Parlak renkli tabakların kullanılması, tabakların süslenmesi baş vurulacak en akılcı, en pratik ve sonuçları en çabuk alınan yöntemdir.
# Çocukları iştahsız olan annelere yardımcı olacağına inandığımız bu kitapta olduğu gibi siz de yaratıcılığınızı sevginizle birleştirdiğinizde cok daha mükemmel tabaklar hazırlayabilirsiniz.
KANGURUNU ANNEN YAPACAK :)
19 Ağustos 2009
SİHİRLİ OKUL OTOBÜSÜ..
Doğa bu cd leri günün belli saatlerin de ,belli süreler de izliyor,sonrasın da heyecanla yanıma gelip , içeriği hakkında aklında kalan tüm bilgileri benimle paylaşıyor. Kesinlikle tavsiye ederim.
CD'nin içeriğine gelince ;
Emmy ödüllü Sihirli Okul Otobüsü''nde Bayan Frizzle ve sınıfı, Sihirli Okul Otobüsü''nün yardımıyla çıktıkları müthiş yolculuklarda bilimsel gerçekleri en eğlenceli ve akılda kalıcı yollarla öğreniyor.
18 Ağustos 2009
Babama..
Daha dün gibi beni kollarının altına alışın ,
Babandan duyduğun hikayeleri anlatışın ,
Beceremezdin ya olsun , yanımdaydın..
Bak şimdi benim kızım kolunun altında baba ,
Ona hikayeler anlatıyorsun yorgun sesinle,
O senin söylediklerinle eğleniyor ,
Sen onun gülüşleri ile ...
Yıllar ne çabuk geçmiş baba ,
Kara kızın büyümüş , bir kızı olmuş , senin kanatlarının altına onu da sokmuş...
Seni çok seviyorum baba...
KIZIN..
KATLANAN TABUREM..
ELİF ŞAFAK VE AŞK
Kitabı okuyan insanların yorumlarından sonra Elif Şafağın " aşk" adlı kitabını ben de okumaya başladım. İki gündür sabah 7 'de uyanıp bu saate kadar okuyorum..
Beni saran ve bana bir şeyler katmaya başlayan bir kitap olduğunu görüyorum. Anlamak isteyen için derin anlamlar taşıyor...Doğru bildiğim yanlışlarımla bir bir yüzleşiyorum iki gündür..
17 Ağustos 2009
ISPANAKLI BÖREK YAPTIM :)
Nasılmı yaptım :
Senin yaptığın gibi :))
Tamam tamam anlatıyorum hemen ..
İlk yufkayı yağlı tepsiye serdik ,üzerine yoğurt , süt ve sıvıyağ karışımını gezdirdik .
İkinci yufkayı da serdik ,aynı karışımı bu yufkanın üzerine de gezdirdik.
Haşlanmış ve suyu sıkılmış ıspanağı , beyaz peyniri ve çok az kırmızı toz biberi karıştırıp iç harç hazırladık.
Bu harcın yarısını böreğin bu kısmın da kullandık , harcın üzerine yine yufka ve yine aynı işlemleri uyguladıktan sonra kalan iç harcı da kullanıp en üstü yufka ile kapattık.
15 Ağustos 2009
EĞER .... CAN DÜNDAR
Can Dündar , sevdiğim , yazılarını okumaktan keyif aldığım bir isimdir. Şeffaf oda adlı program da bu yazısını paylaşınca , çok etkilenmiş ve araştırıp hemen arşivime almıştım.
Biraz önce yine okudum ve neden seninle paylaşmıyorum dedim. Umarım sende seversin...
-----------
O’nu hatırladıkça başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz...
Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz... ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin...
O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain... sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa,
ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa...
dünyanın en güzel yeri O’nun yaşadığı yer, en güzel kokusu bedenindeki ter, en dayanılmaz duygusu gözlerindeki kederse... hayat O’nunla güzel ve onsuz müptezelse... elmalar pembe, kiremitler pembe, gökyüzü, yeryüzü, O’nun yüzü pembeyse, kışlar ilkbaharsa, yazlar ilkbahar, güzler ilkbahar... her şiirde anlatılan O’ysa... her filmin kahramanı O... her roman O’ndan söz ediyor, her çiçek O’nu açıyorsa...
bir anlık ayrılık, bir ömür gibi geliyor ve gider gitmez özlem saç diplerinizden çekiştirip beyninizi acıtıyorsa, iştahınız kapanıyor, iştahınız açılıyor, iştahınız şaşırıyorsa... iştahınız, hasret acısında bile karşı konulmaz bir tat buluyorsa... eliniz telefonda yaşıyor, işaret parmağınızla ha bire O’nu tuşluyor, dara düştüğünüzde kapıyı çalanın O olduğunu adınız gibi biliyorsanız...
mütemadi bir sarhoşluk halinde, her çalan telefona O diye atlıyor, vitrindeki her giysiyi O’na yakıştırıyor, konuşan birini dinlerken "keşke O anlatsa" diye iç geçiriyorsanız...
kokusu burnunuzdan, sureti gözünüzden, sesi kulağınızdan, teni aklınızdan silinmiyorsa bir türlü... özlemi, sol memenizin altında tek nüsha bir yasak yayın gibi taşıyorsanız gün boyu...
hem kimseler duymasın, hem cümlealem bilsin istiyorsanız... O’nsuz geceler ıssız, sokaklar öksüzse... ayrılık ölüme, vuslat sehere denkse... gamze gamze tebessüm de onun içinse, alev alev öfke de; bunca tavır, onca sabır ve nihayetsiz kahır hep O’nun yüzü suyu hürmetine...
uğruna ödenmeyecek bedel, gidilmeyecek yol, vazgeçilmeyecek konfor yoksa... dışarıda yer yerinden oynuyor ve "içeri"de bu sizi zerrece ilgilendirmiyorsa, nedensiz küsüyor, sebepsiz affediyorsanız ve bütün bu hallerinize siz bile akıl erdiremiyorsanız...
kaybetme korkusu, kavuşma sevincinden ağır basıyorsa ve aşk, gurura baskın çıkıyorsa bu yüzden her daim... gece yarısı kadim bir dost gibi kucaklayan tanıdık bir şarkı, bütün acı sözleri unutturmaya yetiyorsa...
Her gidişte ayaklarınız "Geri dön" diye yalpalıyorsa ve siz kendinize rağmen dönüyorsanız, sınırsız, sabırsız, doyumsuz bir tutkuyla... ...o halde bugün sizin gününüz!..
"Çok yaşa"yın ve de "siz de görün"üz.
Arda Abime Sonsuzzzz Teşekkürler...
Arda abicim emeklerin için çok teşekkür ederim ,çok güzel olmuş ,çok sevdim :) Özellikle omuzumda ki bu küçük kuş çok hoşuma gitti benim :)
NEFES....
“Nefes”, Güneydoğu’da Irak sınırına yakın bir ilçedeki komando tugayında bulunan ve Karabal Tepesi’ndeki röle istasyonunu korumakla görevlendirilen bir yüzbaşı komutasındaki 40 askerin hikayesidir.
Buz gibi sulardan geçtiler, tepelere tırmanıp, yamaçlardan indiler…
Güneşte kavruldular, iki gün iki gece..
Ellerinde tüfekleri… Sırtlarında evleri… yüreklerinde sevdikleriyle…
Sınır nedir, neresidir bilmezdi çoğu… Emir almadıkları, emir de vermedikleri bir hayattan, her şeyi emirle yaptıkları bir hayata geçtiklerinde sınırları da gördüler..
Mevzilerde beklediler.. Korudukları telsizden analarıyla, babalarıyla, sevgilileriyle görüşebilmek için telefon sırası beklediler…
Kendilerini neyin beklediğini bilmeden günlerce, aylarca beklediler Karabal Tepe’de…
14 Ağustos 2009
BEYİN ve BÖLÜMLERİ -BOYAMA
ZAR VE SAYILAR...
Bu kocamaaaannn zar anaokulu dergisinin verdiği etkinliklerden biri .
Amaç sayı saymayı öğretmek , kendim kestim , annem yapıştırma işlemine yardım etti.
Oyun nasıl oynanıyor dersen çok basit ,arkadaşlarımla sıra ile zarları attık , üzerinde ki hayvancıkları saydık ,hangimizin daha çok sayıda hayvanı varsa oyunu o kazandı :)