Arkadaşlar ablam için , minik kurbaamla birlikte bebek şekeri yapmak (yaptırmak ta olabilir) : ) istiyorum. Bu konuda bana yardımcı olacak blog adresi bilenler varsa sevinirim....hem de çook....sevinirim...
30 Eylül 2010
Yaprak Sıralama....
Lokman Hekim Vakfı...
Ofiste ki kağıt atıklarımız için ümraniye belediyesin den kutu istemiştim , aylardır kullanıyorum.
Geçen gün haberler de Lokman Hekim Vakfın dan haberim oldu. Onlar da kağıt bağışları ile vakfa gelir sağlıyorlarmış.
Geçen gün haberler de Lokman Hekim Vakfın dan haberim oldu. Onlar da kağıt bağışları ile vakfa gelir sağlıyorlarmış.
Vakfın sitesine buradan girip form dolduruyorsun , onlar da sana geri dönüşüm kutusu gönderiyorlar.
Ben istedimbu kutulardan , umarım bu şekil de olsa bir yararım olur vakfa... Senden rica blogun da bunu duyurman ve daha çok isme ulaşman...
Kullan - At . Lohusa Külot
Ablam hamile , 4 Kasım'da Hüseyin Selim ....katılıyor aramıza...Babamın vefatın dan sonra ablam da ben de , bir erkek çocuğumuz olursa adını dedesinden almasını istedik.
Allah ablama nasip etti.
Doğum yaklaştı , hazırlıklar hızlandı , karşılaştığım bu ürünü seninle de paylaşmak istedim.Özellikle doğumdan sonra ki ilk gün çokça kullandığımız iç çamaşırları için ideal bir alternatif.
Kullan at külotlar,
Bebe Confort markası ile bu ürünü Joker mağazalarından 5,90 tl'ye temin edebilirsin. Daha uygun satan yerlere rastladım internette, araştır bence..;) 27 Eylül 2010
Tapmak İstiyormuş...
Herkes için sağlık programını izliyorum , parkinson hastalarına takılan beyin pillerinin, semptomları nasıl azalttığını gösteriyor ilgili doktor.
Çok güzel bir uygulama, hastayı gerçekten çok rahatlatan, yaşam standartını yükselten bir uygulama.
Programın sunucusu Ayşe Özgün , bu uygulamadan ve doktor beyden çok etkileniyor," tapmak istiyorum size " gibi bir laf ediyor...
Belki çok alıngansın diyeceksin ama, beni çok rahatsız etti bu söz.Allahın izni olmadan bir çiçek dahi açamazken , onun izni olmadan hiç bir hasta şifa bulamazken ,bu söz ...bilmiyorum..çok rahatsız oldum ben...
24 Eylül 2010
FOTOĞRAFÇILIK EĞİTİMİ VİDEO AĞACI :)
Bu siteyi sana tavsiye ettiğim için teşekkür edeceğine eminim, hazine bulmuş gibiyim. fotoğrafçılık üzerine detaylı videolar var.
Bu Sandaletler Kimin ?
21 Eylül 2010
O'an sonsuzluğa durdu zaman...
20 Eylül 2010
19 Eylül 2010
Hamile Yastığı...
Bugün elime geçen bir broşür sayesin de haberim oldu bu tarz bir üründen...ilginçte geldi....hamilelik dönemlerin de yatış pozisyonu konusun da ben de bir çok anne adayı gibi sıkıntı çektim. İki üç yastık desteği ile allah şükür sorunsuz atlattım o günleri.
Broşürde ki fiyatı 45 ytl idi.
Değer mi ? bilmem sence....
Çamaşır Makinası Deterjanı ve Karıncalar...
Ne alaka diyeceksin...
Şirketimizin bulunduğu bina da gezinen bir takım haşereler yüzünden geçenler de ilaçlama yapıldı. İki yıldan beri evimiz de misafirimiz olan ve bu yıl sayıları neredeyse iki katına çıkan karıncalardan nasıl kurtulucağımı sordum ilaçlama yapan arkadaşlara.
Eviniz de bulunan çamaşır makinası deterjanını yuvalarına dökün kurtulursunuz dedi , önce şaka sandım.. ısrarla aynı şeyi tekrarladı..
Sonuç...
Karıncalar yok :))
Paylaşmak istedim ;)
14 Eylül 2010
7 Eylül 2010
Nehir.... akmaya devam ediyor...
2 Eylül 2010
Acele Karar Vermeyelim....
Bu sabah okuduğum ders alınası bir öykü , okuman dileğimle yayınlıyorum...
Çin düşünürü Lao Tzu´nun çok sevdiği bir öykü
Bir köyde ihtiyar bir adam varmış.. Çok fakirmiş ama dillere destan bir beyaz at...ı yüzünden kral bile onu kıskanırmış.. Kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış..
-"Bu at, bir at değil benim için.. Bir dost.. İnsan dostunu satar mı?" dermiş hep..
Bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. Köylü ihtiyarın başına toplanmış
-"Seni ihtiyar bunak.. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler..
İhtiyar:
-"Karar vermek için acele etmeyin. Sadece ´At kayıp´ deyin. Çünkü gerçek bu..Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.."demiş.
Köylüler ihtiyar adama kahkahalarla gülmüşler. Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.. Dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler..
-"Sen haklı çıktın.. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için.. Şimdi bir at sürün var.."
-"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?.."
Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama, içlerinden
-"Bu herif sahiden bunamış.." diye geçirmişler..
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara..
-"Bir kez daha haklı çıktın. Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler..
İhtiyar:
-"Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz. O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu.. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru.. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.."
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler..
-"Gene haklı olduğun kanıtlandı. Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer.."
-"Siz erken karar vermeye devam edin. Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor." demiş.
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatle tamamlarmış:
"Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."
Çin düşünürü Lao Tzu´nun çok sevdiği bir öykü
Bir köyde ihtiyar bir adam varmış.. Çok fakirmiş ama dillere destan bir beyaz at...ı yüzünden kral bile onu kıskanırmış.. Kral at için ihtiyara nerdeyse hazinesinin tamamını teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış..
-"Bu at, bir at değil benim için.. Bir dost.. İnsan dostunu satar mı?" dermiş hep..
Bir sabah kalkmışlar ki, at yok.. Köylü ihtiyarın başına toplanmış
-"Seni ihtiyar bunak.. Bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın" demişler..
İhtiyar:
-"Karar vermek için acele etmeyin. Sadece ´At kayıp´ deyin. Çünkü gerçek bu..Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı, bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.."demiş.
Köylüler ihtiyar adama kahkahalarla gülmüşler. Ama aradan 15 gün geçmeden, at bir gece ansızın dönmüş.. Dağlara gitmiş kendi kendine. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Köylüler, ihtiyar adamın etrafına toplanıp özür dilemişler..
-"Sen haklı çıktın.. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için.. Şimdi bir at sürün var.."
-"Karar vermek için gene acele ediyorsunuz. Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz. Bu daha başlangıç.. Birinci cümlenin birinci kelimesini okur okumaz kitap hakkında nasıl fikir yürütebilirsiniz?.."
Köylüler bu defa ihtiyarla dalga geçmemişler açıktan ama, içlerinden
-"Bu herif sahiden bunamış.." diye geçirmişler..
Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini temin eden oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara..
-"Bir kez daha haklı çıktın. Bu atlar yüzünden tek oğlun bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok.. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın" demişler..
İhtiyar:
-"Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz. O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu.. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru.. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağı size asla bildirilmez.."
Birkaç hafta sonra, düşmanlar kat kat büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere çağırmış. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkan yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya esir düşüp köle diye satılacağını herkes biliyormuş. Köylüler, gene ihtiyara gelmişler..
-"Gene haklı olduğun kanıtlandı. Oğlunun bacağı kırık, ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer.."
-"Siz erken karar vermeye devam edin. Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor." demiş.
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatle tamamlarmış:
"Acele karar vermeyin. O zaman sizin de herkesten farkınız kalmaz. Hayatın küçük bir parçasına bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl insanı daima karara zorlar. Çünkü gelişme halinde olmak tehlikelidir ve insanı huzursuz yapar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)